Kaynaklar

Diyabetin erken tanısı ve doğru tedavisinde bireylerin öğrenmesi ve uygulaması gereken bilgileri konu başlıklarıyla her birey için kolay anlaşılabilir ve her zaman ulaşılabilir bir noktada topladık.

Yaşam

Diyabet tedavisinde fiziksel aktivitenin rolü, egzersiz ve yaşam kalitesi tedavi sürecinde çok önemlidir.

Diyabet Tedavisinde Egzersiz Neden Önemlidir?

Diyabetin tedavisinde ve önlenmesinde fiziksel aktivitenin rolü çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir. Egzersiz, alınan besinlerin kas dokuları tarafından kullanılmasını hızlandırarak kan glukoz düzeyindeki yükselmeleri önler. Tip 2 diyabetiklerin %80-85'i obezdir. Egzersiz enerji harcamasını arttırır, yağ dokusunun azalmasına yardımcı olur. Diyabete aday olan bireylerde haftada en az 3 gün yapılan 30 dakikalık yürüyüş programı diyabet riskini uzaklaştırır.

Egzersiz İçin En Uygun Zaman ve Süre

Egzersiz Yapmak İçin En Uygun Zaman Nedir?

Yemeklerden 3 saat sonra veya öğünden önce yapılan egzersizin yarattığı en büyük risk hipoglisemidir. Bu nedenle egzersiz öğünlerden 1-2 saat sonra yapılmalıdır. Bu uygulama hipoglisemi riskini uzaklaştırmanın yanı sıra postprandial (yemek sonrası) glisemi yükselmelerini önlemesi nedeniyle de önerilmektedir.

Egzersizin Süresi Ne Olmalıdır?

Kısa süren (1-5 dakika) egzersiz programları vücudun fazla oksijen kullanmadan yaptıgı çalısmalardır. Bu durumda kaslar glukoz kullanmazlar. Bu nedenle egzersiz bu süreyi asmalı, en az 10 dakika olmalıdır. Etkin bir egzersiz programı için de 20 dakika zaman harcanmalıdır. Bu süre zamanla arttırılarak 60 dakikaya kadar çıkartılabilir.

Egzersiz Her Diyabetli İçin Uygun mudur?

Egzersiz her diyabetli için uygun olmayabilir. Bir egzersiz programına başlayacak olan diyabetli birey öncelikle doktoru ile görüşmeli ve retinopati açısından değerlendirilmesi gerekir. Retinopati ve nefropati gibi komplikasyonları olan diyabetliler ağır egzersiz yapmamalıdır. Bu komplikasyonları olan diyabetliler egzersiz yapıp yapamayacaklarını ya da spor aktivitelerini nasıl düzenleyeceklerini mutlaka doktorlarına danışmalıdır.

Fiziksel Aktivite Düzeyini Arttırırken Nelere Dikkat Edilmelidir?

Bir egzersiz programına başlamadan önce planlanan egzersiz çeşidi ve süresi ile ilişkili olarak mutlaka diyabet ekibine danışılması gerekir. Farkına varılmayan bir kalp-damar ağır bir egzersiz programı esnasında risk oluşturabilir. Bu nedenle retinopati ve nefropati gibi komplikasyonları olan diyabetlilere egzersiz yapmaları önerilmez. Hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, akciğer, damar sistemi hastalıkları varsa pasif egzersizler yapılması gerekir. Kan şekeri kontrolü için vücudun belirli bir bölgesini çalıştırmaya yönelik egzersizler yerine tüm vücudu çalıştıran egzersiz tipleri tercih edilmelidir (vücut geliştirme yerine yürüme, koşma, yüzme gibi).

En kolay yapılacak olan egzersiz yürüyüştür. Adım sayısını arttırmak için;
  • Günlük hayatınızda asansör yerine merdiven kullanmayı tercih edin.
  • Arabayı gideceğiniz yerden uzağa park ederek, yürüyüş mesafenizi uzatın.
  • Yürüyerek gidilebilecek mesafelere arabayla gitmeyin. Yürüyün.
  • Alışverişi en yakın olan yerden yapmak yerine daha uzak olan bir tanesinden yapmayı tercih edin.
  • Otobüse bir durak sonra binerek veya otobüsten bir durak önce inerek adım sayınızı arttırın.
  • Her gün mutlaka 30 dakika yürüyüş yapmaya özen gösterin.

    Diyabet Cinsel Yaşamı Etkiler mi?

    Diyabetlilerde görülen en önemli sorunlardan biri de cinsel fonksiyon bozukluklarıdır ve bunlar komplikasyonlarla birlikte seyretmektedir. Kan şekeri kontrolü sağlanan ve HbA1c tetkiki hedef değerlerde olan diyabetlilerde cinsel fonksiyon bozukluğu gelişemez. Ancak diyabette yeterli kontrolü sağlayamayan kadın ve erkeklerde cinsel fonksiyon bozuklukları görülebilir.

    Erkeklerde en sık rastlanan sorunlar, sertleşme problemi (impotans) ve erken boşalmadır. Kadınlarda ise cinsel birleşmeyi engelleyen cinsel soğukluk, klitoris uyarılmasında bozukluk ve orgazm problemleri en sık görülen sorunlardır.

    İmpotans Nedir? Tedavi Edilebilir mi?

    İmpotans (erektil disfonksiyon) cinsel birleşme için yeterli sertliğin sağlanamaması ve bunun sürdürülememesi olarak tanımlanır. İmpotansa yol açan diyabet dışında da çok çeşitli nedenler olabilir.

    Bunlar arasında en sık görülenler endokrin bozukluklar, psikojenik sorunlar, çeşitli ilaçlar, akol zm, primer vasküler ve nörolojik hastalıklar sayılabilir. Diyabette cinsel fonksiyon bozuklukları deyince genelde sadece erkeklerin problemlerinden bahsedilir. Ancak bu sorun çiftlerin ortak sorunudur. İmpotansın tedavisinde, öncelikle iyi bir öykü alınıp, psikojenik ve organik nedenlerin ayırımı yapılmalıdır.
    Biyokimyasal ve hormonal tetkikler yapılıp altta yatan sorunlar araştırılır. Daha sonra tedavi görmeye karar veren hastalara medikal tedavi, penise enjeksiyon tedavisi veya penil protez gibi farklı tedavi yöntemleri uygulanabilir.

    Gebelik ve Diyabet

    Gebelikte Karbonhidrat Metabolizması Nasıl Değişir?
    Gebelikte vücudun enerji ihtiyacı artmıştır. Anne karnındaki çocuğun gelişimini sağlamak için daha fazla glukoza gereksinim duyulur, glukoz daha fazla harcanır. Bu nedenle gebelerde kan glukoz düzeyleri normale göre daha düşük düzeydedir.

    Gebelikte karbonhidrat alımı azalırsa ya da hücreye yeterli glukoz giremezse, enerji öncelikle yağlardan sağlanır ve yağların yakımı sonucu idrarda keton cisimleri görülür.

    Kanda yeterli insülin hormonu olmaması, buna karşın glukoz gereksiminin artması nedeniyle gebelikte ketoza yatkınlık artar. Ketozis, hem çocuğun gelişimi, hem de gebenin sağlığı açısından istenmeyen bir durumdur. Ayrıca gebelikte progesteron, östrojen, kortizon, laktojen, v.b hormonların artışı insüline karşı bir direnç gelişmesine sebep olur.

    Gebelerde insülin gereksinimi gebe olmayanlara göre daha artmıştır. Diyabeti olan gebelerde ilk 3 aydan sonra insülin ihtiyacı artar. Diyabetli gebelerde organizmanın artmış glukoz ve insülin ihtiyacının dengelenmesi hem anne hem de çocuk açısından önemlidir. Aksi taktirde bebeklerde kalp, iskelet sistemi anomalileri, gebe kadında ise erken doğum, düşük, iri doğum veya ölü doğum yapma riski artar.

    Gestasyonel Diyabet Nedir?

    Bazı riskli grupta bulunan gebelerde, gebelik öncesi vücut için yeterli olan insülin düzeyleri artan glukoz ihtiyacı nedeniyle yeterli olamaz bu nedenle gebelik boyunca kan glukoz düzeyleri yükselebilir. 'Gestasyonel Diyabet' olarak isimlendirilen bu tablo, gebeliğin sonlanması ile birlikte tekrar normale döner.



    Gestasyonel Diyabet Yönünden Kimler Risk Altındadır?

  • Yaşı 30 veya daha fazla olan gebeler
  • Normal vücut ağırlığının üzerinde olan gebeler
  • 1. derece akrabalarında diyabet öyküsü olan gebeler
  • Daha önce bozulmuş glukoz toleransı saptanmış olan gebeler
  • Ağırlığı 4 kg üzerinde bebek doğumu, anne karnında açıklanamayan bebek ölümü, anomalili doğum, polihidroamniyos gibi kötü gebelik öyküsü olan gebeler gestasyonel diyabet riski taşırlar.

    Gestasyonel Diyabet Tanısı Nasıl Konur?

    Gebe bir kadında açlık glukoz düzeyi 126 mg/dl’den yüksek ise veya günün herhangi bir saatinde ölçülen glukoz değeri en az ikiö kere 200 mg/dl’den yüksek bulunmuş ise bu değerler diyabet tanısının koyulmasını gerektirir. Bu durumda şeker yükleme testi yapılmasına gerek yoktur.

    Gebelerde gebelik süresi göz önüne alınmadan ilk vizitte açlık kan şekeri bakılır. Gebeliğin daha önceki dönemlerinde gestasyonel diyabet tanısı almamış gebelerde 24- 28. haftada 75 gr glukoz ile 2 saatlik şeker yükleme testi yapılır. Test sonucunda aşağıdaki tabloda yer alan kriterlerin en az 1 tanesinin belirtilen sınır değerlerinin üzerinde olması gestasyonel diyabet tanısının konulması için yeterlidir.

    Açlık kan şekeri < 92 mg/dl
    1. saat kan şekeri < 180 mg/dl
    2. saat kan şekeri < 153 mg/dl

    Diyabetli Bireyde Doğum Planlaması Nasıl Yapılır?

    Gebe kalmasında herhangi bir risk bulunmayan diyabetli anne adayları çocuğun sağlığı ve gelişimi için gebe kalmadan en az 3 ay önce sıkı bir kontrole alınmalıdır. Diyabette metabolik kontrolün sağlanması ve komplikasyon gelişiminin önlenmesi açısından diyabet yaşı küçük, diyabete bağlı organ bozuklukları olmayan genç anne adaylarında risk düşüktür. Diyabet yaşı büyük, böbrek, göz ya da sinir sistemi gibi organlarda başlangıç halinde bozukluklar teşhis edilmiş kişilerde, ya da ileri yaştaki annelerde ise risk yüksektir. Organ bozuklukları ilerlemiş diyabetlilerde ise, mevcut hasarı arttıracağı için hamilelik önerilmez.

    Gebelik Süresince
    Kan Şekeri Takibi Nasıl Yapılmalıdır?

    Gebelikte ideal açlık kan glukoz düzeyi <95 mg/dl, tokluk kan şekeri düzeyi ise <120 mg/dl’dir. Tıbbi beslenme tedavisine rağmengestasyonel diyabetli bir kadında yukarıda belirtilen değerlerin üzerinde seyreden bir glisemi takibi insülin tedavisinin başlanmasını gerektirir. İnsülin kullanan gebelere günde 3-4 kez kan glukoz ölçümü yapması önerilir. İnsülin kullanmayan gebelerden ve gestasyonel diyabetlilerden haftada en az 2-4 gün, kahvaltıdan önce ve 1 saat sonra, öğle ve akşam yemeğinden ve bir saat sonra önce ve gece 11.00'de olmak üzere günde 7 kez kan şekeri ölçümü yapması istenir.

    Gebelikte kan şekeri yükselmeden de idrarda şeker çıkabilir (renal glikozüri). Bu nedenle günlük idrar glukoz ve aseton takibinin yapılması gerekir. Üst üste iki gün idrarda aseton tespit edildiğinde gebe kadının acilen doktoru ile görüşmesi gerekir.

    Gebelik Süresince
    Diyabet Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

    Gestasyonel diyabetlilerde, metabolik kontrol tıbbi beslenme tedavisi ile sağlanabiliyorsa tedaviye devam edilir. Metabolik kontrolü ideal düzeyde olmayan, fakat kan glukoz değerleri ideal düzeylerin biraz üzerinde olan gebelerde ve metabolik kontrolü iyi olmayan kan glukoz düzeyi değişken olan diyabetlilerde vakit geçirilmeden insülin tedavisine başlanmalıdır.

    Gebeler kesinlikle oral antidiyabetik ilaç kullanamazlar. Aynı zamanda gebelik boyunca annenin toplam kilo alımı ise 10- 13 kg'ı aşmamalıdır.



    Diyabetli Bir Kadın
    Normal Doğum Yapabilir mi?

    Gestasyonel diyabetli ya da diyabetli gebe bir kadın normal doğum yapabilir. Annenin kan şekeri düzeyleri kontrol altına alınırsa, bebeğin anne karnında yüksek kan şekerin maruz kalması önlenmiş olur. Böylece bebek normal kiloda kalabilir ve sağlıklı normal bir doğum gerçekleştirilebilir.

    Diyabetik Gebelerde Doğum
    Öncesinde ve Doğum Sonrasında Nelere Dikkat Edilir?

    Diyabetik gebeye tercihen 38. haftadan itibaren doğum yaptırılabilir. Süre 40 haftayı aşarsa veya anne karnındaki çocuğun 4000 gr üzerinde olduğu tahmin ediliyorsa tercihen sezaryen uygulanır.

    Anne karnında hiperglisemiye maruz kalan çocuk insülin salgılamaya başlar ve doğumdan sonra da insülin salgılamaya devam eder. Bu nedenle yeni doğan çocukta en sık görülen problem, doğumdan hemen sonraki saatlerdeki kan şekeri düşüklüğüdür. Doğumu takiben bebeğin kan şekerinin sıklıkla ölçülmesi ve en az iki hafta süre ile sıkı bir şekilde kan şekeri takibi yapılması gerekir. Bebekte hipoglisemi saptanırsa erken beslenme programına alınır veya hipoglisemi ağırsa içinde dekstroz (şeker) bulunan serum verilir.

    Diyabetlilerde Gebelikten Korunma Yöntemleri Farklı mıdır?

    Gebelikten korunma yöntemleri diyabetlilerde, diyabeti olmayanlardan farklı değildir; ancak ağızdan alınan doğum kontrol ilaçları diyabette hormonal dengeyi ve dolayısı ile kan glukoz kontrolünü bozabilir. Diyabetik kadında, enfeksiyon geliştirme riski olan rahim içi araçların (spiral) steril koşullarda takılması çok önemlidir. Tüp bağlama yöntemi ile korunma tekniği en güvenilir yöntem olarak güncelliğini korumaktadır.

    Annede Diyabet Varsa
    Doğacak Çocuk Risk Taşır mı?

    Uzun yıllardır Tip 1 diyabetli olan bir kadın kan şekerinin çok iyi kontrol altında olduğu bir dönemde hamile kalmalıdır. Kan şekerinin yüksek seyrettiği bir dönemde hamile kalmamalıdır. Annenin kan şekerinin yüksek olması bebeğin doğumsal anomaliler denilen doğum anormallikleri ile doğma riskini 4-5 misli arttırmaktadır. HbA1C düzeyleri diyabette önerilen düzeylerde olan diyabetli gebelerde risk, diyabetli olmayan gebelerden çok farklı değildir.
    Sağlıklı bir gebelik sürdürmek, sağlıklı bir çocuk sahibi olmak için kan şekeri kontrolünü sağlamak son derece önemlidir. Gebe kalmak isteyen diyabetli bir anne adayı mutlaka kan şekeri ölçümlerini düzenli olarak yapmalı ve hekim kontrolüne girmelidir.

    Gestasyonel Diyabet Nasıl Tedavi Edilir?

    Gestasyonel diyabetli kadın için uygun olan tıbbi beslenme tedavisi ile birlikte uygulanan egzersiz programı kan şekeri kontrolünü sağlar. Nadiren insülin tedavisi gerekebilir Gestasyonel diyabetin tedavisi için öncelikle zamanında ve doğru teşhis edilmesi gerekir. Gestasyonel diyabetin tedavisinde;
  • Tanı konduğu andan itibaren tıbbi beslenme tedavisi uygulanmalıdır.
  • Kan şekeri yüksekliğini, normalden fazla kilo alımını ve ketozisi önleyecek yeterlikarbonhidrat alımı sağlanmalıdır.
  • Anne karnında bebeği olumsuz etkileyecek egzersiz programı uygulanmamalıdır. 20-30 dakika süreyle hafif tempolu yürüyüş önerilir.
  • Gestasyonel diyabetlide beslenme tedavisi ve egzersiz programı uygulaması sonucunda açlık kan şekeri 95 mg/dl’nin üstünde ve 1. saat tokluk kan şekeri 140 mg/dl’nin üstünde ise insülin tedavisine başlanır. Beslenme tedavisi insülin tedavisine göre yeniden planlanmalıdır.
  • Evde kan şekeri takibi yapılmalı ve sonuçlar diyabet günlüğüne kayıt edilmelidir.



    Gestasyonel Diyabette Beslenme
    Tedavisinde Nelere Dikkat Edilmelidir?

    Gebelik süresince kilo alımı 10-13 kg olmalıdır.

    Gebelikte özellikle sabah kahvaltısında tüketilen karbonhidrata karşı tolerans azalmıştır. Kahvaltıda karbonhidrat tüketimine dikkat edilmeli, 30-45 g'dan fazla karbonhidrat tüketmemeye özen gösterilmelidir.

    Günlük karbonhidrat alımı gebe kadına göre değişmekle birlikte 175 g'dan az olmamalı, günlük enerji gereksiniminin %45-50’si karbonhidrat içeren besinlerden sağlanmalıdır.

    Gebelikte Kendi Kendine Kan Şekeri
    Ölçüm Sıklığı Ne Olmalıdır?

    Genel olarak, açlık ve ana öğünlerden sonra 1. saat kan şekeri ölçümü önerilir. İnsülin tedavisi alan gebelerde ölçüm sıklığı, kan şekeri ölçüm sonuçlarına ve hekimin önerisine göre değişebilir. İnsülin pompası kullananlarda ve ani çıkan bir hastalık durumunda sık kan şekeri ölçümü yapılmalıdır.

    Kendi Kendine Takip Nedir?

    Diyabette daha iyi metabolik kontrolün sağlanması için her diyabetlinin kendi kendine düzenli olarak günlük yaşamında kan şekeri, idrar şekeri ve keton takibini yapması gerekir. Diyabetli bireyin evde kendi kendine kan glukoz düzeylerini ölçmesi, ani kan şekeri düşmeleri ve yükselmelerinin erken saptanması ve gerekli önlemlerin alınması, komplikasyonların erken tanısı ve gelişiminin geciktirilmesi veya önlenmesi açısından önemlidir.

    Evde şeker ölçümü yapan diyabetli birey, tıbbi beslenme tedavisi, egzersiz ve kullandığı ilaç veya insülinlerin etkinliğini öğrenir. Ölçüm sonuçlarını hekimi, diyetisyeni ve hemşiresi ile paylaşan diyabetliler daha dinamik olarak hastalığın kontrolünü sağlar, hastanedeki tedavi süresi kısalır, yatış sıklığı ve yatış süresi azalır, daha güvenli bir yaşam sürdürürler. Bunlar da kısa ve uzun dönemde, diyabetin takip ve tedavi maliyetini azaltır.

    Evde Kan Şekeri Ölçümü Nasıl Yapılır?

    Kendi kendine kan şekeri ölçümü, şeker ölçüm cihazı ve ölçüm çubukları (test stripleri) ile sağlanır. Piyasada çeşitli kan şekeri ölçüm cihazları (glukometre) mevcut olduğundan cihazların seçiminde basitlik ve doğruluk esas alınmalıdır.

    Her cihazın kendine özel belirli bir stripi ve kullanma talimatı vardır. Bu nedenle, diyabetli birey ölçüm cihazını mutlaka doğru kullanmayı ve düzenli bakımının nasıl yapılacağını uzman bir kişiden öğrenmelidir. Alet seçerken garanti koşullarını taşıyan ve doğruluğu kanıtlanmış cihazlar seçilmelidir.

    Evde Kan Şekeri Ölçümü Ne Sıklıkla Yapılmalıdır?

    Tedavi planında olduğu gibi kan şekeri ölçüm zamanları da bireye göre değişir. Genel olarak Tip 1 diyabetlilerde, gebe diyabetliler (gebelikte ortaya çıkan diyabet; gestasyonel diyabet veya gebelikten önce diyabeti olanlar), sık aralıklı (günde 4 veya 6 kez) insülin tedavisi alan Tip 2 diyabetliler kan şekeri kontrolü sağlanana kadar her gün öğün öncesi ve öğünden 1.5 saat sonra tokluk şeker ölçümü yapmalıdır. Buna ek olarak haftada bir gün gece yatarken ve ayda bir gün sabaha karşı saat 02-04 arası kan şekerini kontrol etmelidir.

    Tip 1 diyabetlilere ölçümlerin sabah kahvaltısından, öğle ve akşam yemeğinden ve gece öğününden önce ölçülmesi yani, profil kan şekeri ölçümü yapılması önerilir. Glisemi kontrolü sağlandığında ölçümlerin sıklığı haftada 3-4 kez (3 öğünü kapsayacak şekilde) açlık ve tokluk kan şekeri ölçümleri ile izlenebilir. Kısa ve hızlı etkili insülin tedavisi alan diyabetlilerde insülin tedavisinin ve beslenme tedavisinin değerlendirilmesi için öğün öncesi ve tokluk kan şekeri ölçümü yapmaları istenebilir. Bu izlem şekli, öğünde tükettikleri karbonhidrat miktarı ile öğün öncesi uygulanan insülin dozuna karşı bireysel kan şekeri yanıtının görülmesi ve tedavinin yeniden değerlendirilmesi için önemlidir.

    Glisemi kontrolü iyi olmayan Tip 2 diyabetlilerin her gün açlık, tokluk ve gece yatmadan önce ölçüm yapması önerilir. Glisemi kontrolü sağlanmış olan Tip 2 diyabetlilerin, haftada bir-iki gün farklı öğünlerde açlık ve tokluk kan şekeri ölçümü yapması gerekir. Gestasyonel diyabetlilerde ve diyabetli gebelerde tokluk kan şekeri ölçümü öğüne başladıktan 1 saat sonra yapılmalıdır.

    Tokluk Kan Şekeri Ölçümü Neden Gereklidir?

    Öğün bitiminden 1.5 saat sonra ölçülen kan şekeri değeri tokluk kan şekerini gösterir. Bir çok kişide açlık kan şekeri düzeyi normal olduğu halde tokluk kan şekeri düzeyi yüksek olabilmektedir. Tokluk kan şekeri ölçümü yenilen besinin ve/veya öğünün ve medikal tedavinin (insülin veya ağızdan alınan şeker düşürücü hap) kan şekeri düzeyi üzerindeki etkisini saptamak açısından önemlidir.

    Diyabette Ayak Bakımı
    Nasıl Yapılmalıdır?

    Diyabetli bir kişide enfeksiyon, nöropati veya dolaşım bozukluğunun varlığı ayak sağlığını ciddi boyutlarda tehdit eder. Tırnak batması, nasır, mantar enfeksiyonu gibi durumların zamanında fark edilmemesi enfeksiyonun ilerlemesine neden olur ve kan şekeri kontrolünü kötüleştirir.
  • Ayaklar her gün kontrol edilmelidir. Ayağın taban, parmak araları ve üst kısmına bakılmalıdır. Eğer alt kısımlar rahat görülemiyorsa bir ayna kullanılmalı ya da aile bireylerinden yard›m istenmelidir. Ayak cildinin renginde değişiklik olup olmadığı kontrol edilmelidir.
  • Ayak cildinin hasarsız ve yumuşak olmasına özen gösterilmelidir.
  • Ayak yara, çatlak, kabarcık, nasır yönünden kontrol edilmelidir. Ayakta nasır olursa kesici aletlerle müdahalede bulunulmamalı, nasırlar ileriki dönemlerde risk oluşturacağı için tedavi edilmelidir.
  • Ayaklara sıcak su torbaları, ısıtıcı petler veya diğer ısı kaynakları uygulanmamalıdır. Ciddi yanıklarla karşı karşıya kalınabilir.
  • Düzenli egzersiz programı olmalıdır. Yapılacak egzersizin yara oluşumunu azaltacağı ve kasların güçlenmesine yardım edeceği hatırlanmalı, egzersiz ihmal edilmemelidir. Sigara içmekten kaçınmalıdır. Sigara ayak damarlarını bozan en önemli faktörlerden birisidir.

    Ayak Banyosu Nasıl Olmalıdır?

  • Ayaklar her gün el parmağı ile değerlendirilen ılık suda 5-10 dakika bekletildikten sonra tahriş etmeyen bir sabunla yıkanarak temizlenmelidir. Uzun süren ayak banyolarından kaçınılmalıdır, çünkü bu işlem ayakderisinin kurumasına, çatlamasına ve esnekliğinin bozulmasına yol açabilir.
  • Ayaklar sabunla temizlendikten sonra durulanıp, özellikle parmak araları olmak üzere iyice kurulanmalıdır. Parmak aralarının iyi kurulanması mantar enfeksiyonlarının oluşmasının önüne geçer.
  • Yıkama işleminden sonra ayak derisinde kuruma olursa, vazelin kullanarak yumuşatılabilir.
  • Ayak parmakları arasına vazelin sürülmemelidir; parmak aralarına sürülen vazelin mantar enfeksiyonlarının oluşmasına neden olabilir.

    Ayak Tırnaklarının Bakımı Nasıl Olmalıdır?

  • Ayak tırnakları mümkün olduğunca düzgün olmalıdır. Banyodan sonra tırnakları yumuşakken kesmek daha kolay olacaktır.
  • Tırnaklar düz kesilmeli, tırnak köşeleri derin alınmamalıdır. Zımparalı bir tırnak törpüsü ile törpülenmelidir.
  • Tırnakların etrafında kızarıklık, şişlik olup olmadığı kontrol edilmelidir. Ayağa kesici aletlerle müdahalede bulunulmamalıdır (nasır makası vb).

    Ayakkabılar Nasıl Olmalıdır?

  • Ayağa uygun ayakkabılar seçilmelidir.
  • Ayağı sıkmayan yumuşak deri veya bez ayakkabılar giyilmelidir. Ayak yaralarının büyük bölümü ayağa uygun ve rahat ayakkabılarla önlenebilir.
  • Ayakkabı genişliği ayak genişliği kadar olmalıdır. Ayağı sıkan ya da zorlayan önü sivri, yüksek topuklu ayakkabılardan sakınılmalıdır.
  • Yeni ayakkabı giyildiğinde ilk günlerde kısa süreli giyip değiştirilmeli ve ayaklar sürekli kontrol edilmelidir.
  • Çıplak ayakla asla yürünmemelidir. Denizde ve kumsalda yürürken evde olduğu gibi mutlaka terlik kullanılmalıdır.

    Cilt Bakımında
    Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Glisemi kontrolünü sağlamada cilt bakımı son derece önemlidir. Bundan dolayı diyabetli birey,
  • Her gün ılık su ile banyo yapmalı,
  • Vücut derisinin yumuşaklığını sağlayacak losyonlar kullanmalı,
  • Cildini soğuk ve sıcaktan özellikle güneş yanığından korumalı,
  • Ciltte herhangi bir nedenle kesik, sıyrık veya çizik oluşmuşsa hijyene daha da özen göstermeli,

    Yolculukta ve Tatilde
    Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Yolculuk ve tatilde mevcut tedavi planına devam edilmelidir. Uzun süreli bir seyahat planlanıyorsa öncesinde mutlaka sağlık kontrolü yaptırılmalıdır. Tatil fiziksel aktivitenin artmasına veya azalmasına neden olabileceği gibi, öğün saatlerinde ve yiyecek çeşidinde değişiklik yapılmasını da gerektirebilir.Tatilde kan şekeri kontrolü artırılmalıdır. Yolculuk ve tatil programı öncesinde sağlık ekibine danışılmalı, gerekli değişiklikler konusunda bilgi alınmalıdır.
  • Diyabetliler ilaçlarının ve insülinlerinin bulunduğu çantayı kesinlikle bagaja vermemelidir. Bagaj ısısı ilaç ve insülinlerin saklanması için uygun olmayabilir. Ayrıca bagaja verilen çantanın kaybolma olasılığı da vardır.
  • Uzun süreli yolculuklarda mümkünse mola verilmeli, yolculuk uçakla yapılıyorsa iki saatte bir mutlaka kalkıp dolaşılmalıdır.
  • Diyabetli kişi yolculuk süresini göz önünde bulundurarak yanına uygun ve yeterli yiyecek almalıdır.
  • Yolculuk sırasında rahat giysiler giyilmelidir. Ayakkabılar rahat ve spor olmalı ve yeni alınan bir ayakkabı ile yolculuğa çıkılmamalıdır.
  • Tatilde oluşabilecek küçük bir güneş yanığının bile ciddi sorunlara yol açabileceği unutulmamalı ve koruma faktörü yüksek güneş ürünleri kullanılmalı, güneş ışığının dik geldiği saatlerde güneşe çıkılmamalıdır.

    Yolculuğa çıkarken alınması gerekenler

  • Yeterli ilaç, insülin ve tıbbi malzeme,
  • Test çubukları ve ölçüm aleti,
  • Yeterli miktarda yiyecek,
  • Diyabetli olduğunu belirten kimlik kartı,
  • Sağlık karnesi, sağlık sigorta poliçesi,
  • Glukoz tablet, çay şekeri, meyve suyu ve glukagon,
  • Yaz tatillerinde koruma faktörü yüksek güneş kremleri,
  • Diyabet ekibinin telefon ve faks numaraları.

    Beslenme

    Kan şekeri kontrolünün sağlanmasında diyabetli bireye özgü beslenme tedavisinin verilmesi önemlidir.

    Sağlık

    Diyabet tedavisinde kan şekeri ayarının sağlanması, komplikasyonların gelişimini önlenmesi veya gelişmiş komplikasyonların seyrini yavaşlatmak son derece önemlidir.

    Bize Nasıl Ulaşabilirsiniz?

    ASE Projesine Dahil Olan ASM’ler Nerelerde?

    ASE projesine dahil olan iller ve ASM’ler;

    Yararlı Bağlantılar

    Proje
    Destekçilerimiz



    İletişim Bilgileri
    Adres: Abide-i Hürriyet Cad. Merkez Mah.
    No:64/66 Şişli - İstanbul

    Telefon: +90 212 296 05 04
    +90 212 296 85 50
    Email: info@diyabetdesteknoktasi.com